Makale
Web’in Geleceği: İyi, Kötü ve Çok Tuhaf
İnternetin bilgi ve yenilik paylaşımı için oluşturulan bedava ve açık alana odaklı vizyonu belki de bundan çok daha fazlasıydı…
Gerçekte, internet özünde çok sayıda ABD hükümetine ait teknoloji projesinin toplandığı ve sonrasında global bir ağa dönüşen tesadüfi bir gelişmeydi. İnternetin ilk zamanlarındaki heyecanlı kullanıcıların ortaya koyduğu değerler; bilginin açık bir şekilde aktarılması, ifade özgürlüğü, kısıtlı düzenlemeye inancı esas alıyordu ve bu unsurlar internetin büyümesini tetikledi.
Ancak bu uzun bir süre önceydi…
İnternet (üzerine inşa edilen world wide web) hız kazanmaya başladıkça, iyimser ve amatör inançlar daha kuvvetli güçler tarafından kenara itilmeye başlandı. Bu kuvvetlerin büyük kısmı para ve güç ile bağlantılıydı…
ABD Dış İlişkiler Konseyi tarafından yayımlanan oldukça etkili bir raporda, “Küresel internet dönemi sona erdi. Washington, geride kalan otuz senede özel sektör ve iş ortakları ile yakından çalışarak küresel, açık, güvenli ve içten yönetilebilir bir internet için çaba gösterdi. Ancak gerçekte siber ortam bugün fazlasıyla farklı bir yer. İnternet daha parçalı, daha tutsak ve daha tehlikeli bir hale geldi” ifadeleri kullanıldı.
2000’lerin başında yaşanan ‘.com’ patlaması, girişimcilerin ve hükümetlerin bu yeni ağ tarafından sunulan fırsatlar ve tehditler hakkında farkındalık kazanmalarını sağladı.
Son 20 yıl içinde yükselen büyük teknoloji şirketleri, tüketicilerin teknolojiyi daha iyi tüketmesini mümkün kıldı. Öte yandan tüketicilerin büyük kısmı tarafından kontrol edilen bir dizi “duvarlı bahçelerin” ortaya çıkması sağlanıyordu. Söz konusu duvarlar içerisinde bilgi tutuluyor ve yeni bir konuma taşınması kolay olmuyordu.
Sonuç olarak, büyük şirketlerin küçük bir kısmı çevrimiçinde yaptığınız aramaları kontrol ediyor. Buna arkadaşlarınızla nerede bilgi paylaştığınız ve alışverişinizi nerede yaptığınız da dahil.
Daha da kötüsü, söz konusu ‘büyük’ şirketler “denetimli kapitalizmin” etkin bir şekilde gelişmesini sağladı: Onlarla paylaştığımız bilgiyi alarak (ne yaptığımız, nereye gittiğimiz ve ne bildiğimiz hakkında) reklamcılara ve diğer üçüncü partilere sattılar. Akıllı telefonlar web’e erişim için temel cihazlar haline geldiğinden bu yana, çoğu şirket bizi gittiğimiz her yerde takip ediyor. Ve her ne kadar sosyal medyanın (sözde Web 2.0 çağı) bireylere kendi içeriklerini üretme ve paylaşma şansı verse de, kapıları kontrol edenler büyük şirketler olarak kaldı.
Bir zamanlar ‘açıklık’ tarafından sürüklenen bir platform, bugün büyük teknoloji şirketlerinin himayesine girdi.
Hükümetler, kendi taraflarında internetin gücünü fark ettiler ve kontrol edebilmek için ilgilerini artırdılar. İnternet her ne kadar ABD icadı olsa da, zamanla sadece üstü kapalı bir şekilde ABD tarafından kontrol edilebilir oldu ve bu durum bugün de değişiyor. Bazı hükümetler vatandaşlarının gizliliğini korumak adına kanunlar ve düzenlemeler hayata geçiriyor ki bu oldukça anlaşılır ve faydalı bir yaklaşım. Öte yandan bazı hükümetler insanların bilgi ve hizmetlere erişim sağlamasını yasaklayarak kendi güçlerini korumaya çalışıyorlar. Hükümetlerin kriz zamanlarında interneti kapamayı seçmesi, oldukça yaygın bir uygulama haline geldi. Bu noktadaki son örneklerden biri İran…
Sonuç olarak, internet giderek artan bir şekilde parçalı nüfuzların bölgelerine dönüşüyor – sözde “spliternet” etkisi (bölünmüş internet) denilebilir.
Internet Society tarafından bu yılın başında yapılan açıklamada, “İnternetin jeo-politikanın pençesi haline dönüşmesine izin veremeyiz. İnternetin iç dinamiklerine yönelik politikalaştırıcı kararlar tehlikeli bir öncelik oluşturur ve bizleri spliternet’in hızla geliştiği bir yolda bırakır. Bu terim; politik, ekonomik ve teknolojik sınırlar ile yapay olarak kazınmış bir interneti temsil eder. Ortaya çıkan etkiler tersine çevrilemeyebilir ve küresel alanda kısıtlamalar daha da yayılabilir” uyarısı dikkat çekiyor.
ThjeCityUK finansal sanayi organizasyonu tarafından yapılan açıklamada ise “Dijital korumacılığın interneti ikiye böldüğü bir dünya, farklı ülkelerden insanların birbirleriyle etkileşime girmesini ve birbirlerinden öğrenmesini engelleyen bir dünya olacaktır. Ekonomik, politik ve kültürel sebeplerden dolayı, verinin sınırlar arasında özgür bir şekilde akmaya devam etmesi gerekir, hükümetler de bunu mümkün kılmak için çalışmalıdır” ifadesi kullanıldı.
Çin’in Batılı birçok kaynağa erişimi bloke eden Seddi (Great Wall of China), internetin bölünmesine dair en iyi örneklerden. Rusya da benzer hamleler yaparak kendisini internetin geniş alanından uzaklaştırmaya başladı. Facebook gibi hizmetlere erişim sağlanamaması bunun örneği.
Dış İlişkiler Konseyi, Pekin ve Moskova’nın örneklerine özellikle yönelirken, her ikisinin internet kontrolü üzerinden siber bağımsızlık oluşturmaya çalıştığını belirtiyor. Konsey, “Güç için yaşanan uluslararası rekabet teknoloji kürelerinin parçalanmasını hızlandırıyor” uyarısını yaptı.
İnternete erişimine, ticarileşmesine ve yönetilmesine yönelik çabalara rağmen teknoloji yenilikleri devam ediyor. Bazıları, büyük teknoloji şirketlerinin elinde biriken gücü azaltmak için gereken anahtara sahip olduğunu öne sürüyor.
Web3 gibi konseptler, büyük şirketlerin gücünün kırıldığı merkezileştirilmemiş bir internet vizyonu üzerinde odaklanıyor. Tersine, kiminle nerede ne paylaşacağına ve bundan nasıl kar edeceğine karar verecek kişiler, bireysel kullanıcılar. Web3’nin blokzinciri teknolojisi kullanması ve bu sayede kullanıcıların dijital varlıkları takas etmeye ve ticaretini yapmaya izin vermesi bekleniyor.
Tabii ki, NFT’ler, blokzinciri, Bitcoin ve De-Fi dünyasının büyük kısmı son zamanlarda fazlasıyla tartaklandı. Milyonlarca insanın çok hızlı bir şekilde zengin olma hayalleri ile güvenliği yetersiz internet projelerinin neden olduğu sorunlar gündeme geldi. Yine de, bu fazlasıyla karman çorman durumun ötesinde nispeten belirgin bir karmaşanın bizi beklediği kesin.
Sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR), dijital dünyanın etrafımızda görünür hale gelmesini sağlayabilir. Günlük gerçekliğin üzerini mükemmel yaratıklar örtecek veya kullanılabilir bilgiyi hatırlatanlara hizmet edecek.
Tüm bunlar yaşanırken, büyük şirketler de metaverse’ün yükselişini kendileri için yeni bir fırsat olarak, hatta son duvarlı bahçe olarak görüyor. Bu yeni sanal dünyada kim galip gelirse, dijital evrene erişim aşamasında kendilerini süresiz savunulabilir tekele yakın bir durumda bulabilir. Böylece, metaverse’de gördüğümüz ve yaptığımız şeyler hakkında karar verebilir, tüm parayı da toplayabilirler.
Web3’deki merkeziyetsizleştirilmiş NFT ve blokzinciri tabanlı dijital para birimleri, bu sanal tekelleri kırıp kontrolün bir kısmını tekrar sağlayabilir. Alternatif olarak, bizlere yeni ödemelere ait yeni bir jenerasyon kazandırabilirler. Gartner tahminlerine göre, ne olursa olsun büyük teknoloji şirketleri ana akım yayına geçmekten halen 20 sene uzak.
Sanal ve artırılmış gerçeklik, teknolojinin sürekli gözümüzün önünde olacağı anlamına gelirken, diğer teknoloji trendleri de internetin görünürlüğünü ortadan kaldırabilir. Çevresel bilişim, bilişimi etrafımızdaki dünyaya entegre etmeyi öngörüyor. Böylece, ekranlara yapışmış bir halde yaşamaktan kurtulabiliriz. Davranışlarımızı öğrenerek bize göre davranan akıllı evler bu teknolojinin örneklerinden biri.
Yeni bir dijital ortamda çok büyük faydalar kazanabiliriz, ancak bilgilerimizi teslim etmeye devam edeceğiz. Bu durum, güvenlik ve gizliliğin hiç olmadığı kadar güçlü olması gerektiği anlamına geliyor. İnovasyonların yeni güvenlik zorlukları doğurduğunu öngördüğümüzde, bu hiç kolay olmayacak. Hatta, bugünün siber güvenlik tehditleri ile bile tam olarak baş edemediğimizi düşünürsek. Yeni teknolojilerin oluşturduğu yapıyı taşları sallanmakta olan Jenga oyunu gibi düşünürsek, tek bir yanlış hamle tüm sistemin devrilmesi anlamına gelecek.
İnternet ve üzerine inşa ettiğimiz her şey “hiç olmadığı kadar modern toplumların merkezinde”, ancak geleceği hiç bu kadar belirsiz olmamıştı. Halen daha dürüst ve açık bir internet oluşturma şansı var, ancak karşımıza çıkacak zorluklar da hiç bu kadar güçlü olmamıştı.