Makale
Sensörlerin çağı daha fazla güvenlik vadediyor
Günümüzün standart bir akıllı telefonunda bile pek çok sensörün varolduğunu biliyoruz. Peki bu sensörler neler yapabiliyor, gelecekte bizi hangi teknolojiler bekliyor?
Akıllı telefonunuz o sırada tam olarak nerede olduğunu ve onu ne şekilde tuttuğunuzu biliyor, ona ne söylediğinizi anlıyor ve hareket hızınızın da farkında. Ancak taşınabilir sensör teknolojilerinde çok büyük yenilikler de bir adım ötemizde. Zaman, kendi hakkında bilgi sahibi ve sürekli veri toplayan aygıtların zamanı. Çok daha akıllı aygıtlar bizi bekliyor.
Telefonların ve tabletlerin ne şekilde tutulduklarını bilmelerine ve ekranı buna göre çevirmelerine alıştık, ancak bu bile sadece son 3-4 yıldır yaygın kullanımda olan bir yenilik. Bu sensörleri kullanan ilk tüketici ürünlerinden biri aslında telefon da değildi: Nintendo Wii oyun konsoluydu.
Alıştığımız ve bugün piyasadaki neredeyse tüm ürünlerde görebileceğiniz sensörler arasında hareket ve konumu belirlemek için kullanılan ivmeölçer (akselerometre) ve üç eksende açısal dönüşleri ölçüp ivmeölçerden gelen veriyle beraber daha anlamlı bilgiler oluşturmak için kullanılan jiroskop.
Manyetik kuzey kutbuna göre çalışan manyetometre ve konumunuzu haritada bulabilecek bir GPS yongası ya da benzeriyle de konum hizmetleri yönetiliyor.
Bunlara ek olarak, telefonunuzu bir arama sırasında yüzünüze yaklaştırdığınızı anlayan ve karanlık ortamlarda ekran parlaklığını düzenleyen yakınlık (proximity) sensörü de var.
Tüm elektronik bileşenler gibi bu sensörler de gittikçe küçülüyor, güçleniyor ve fiyatları ucuzluyor. Yeni cep telefonunuzun içindeki sensörlerin tamamının toplam tutarı büyük olasılıkla birkaç doları geçmiyor. Tabii tüm diğer donanım ürünleri gibi bütçeye daha uygun ya da daha pahalı ekstra seçenekler de var.
Örneğin yeni bir iPhone’daki ivmeölçerin maliyeti sadece 1 dolar. Sensörler, maliyetleri ne olursa olsun, taşınabilir cihaz kullanım alışkanlıklarımızın bir parçası haline gelmiş durumda. Döndürdüğünüzde ekrandaki görüntünün dönmediği bir tablet veya evinizin yönünü gösteremeyen bir telefon düşünün. Alır mıydınız?
Yeni teknolojiler kullanılıyor
Günümüzde çok daha fazla sensör çeşidi kendini belli ediyor. Parmak izi okuyan, iris ve yüz tanıyan sensörler telefonlarda kendine yer buldu. Pek çok cihaz artık yardımcı işlemciyle birlikte geliyor ve bu işlemci, aygıtlara daha gelişmiş hareket algılama yetenekleri kazandırıyor. Yürüme, koşma, uyuma, araç kullanma gibi farkları anlayabilir hale gelen aygıt, uzun süre yerinizden ayrılmadıysanız bu duruma uygun olarak belli kararlar alabiliyor (örneğin Wi-Fi bağlantısını kapatmak gibi).
Örneğin otobüsteyseniz, yardımcı işlemci yerel kablosuz ağların yanından hızla geçip giderken telefonunuzu onlara bağlanmaya çalışmaktan alıkoymak için kullanılabilir. Aynı şekilde, formunuzu korumak için kullandığınız uygulamalarda, ayrıca bir takip bilekliği takmaya gerek kalmadan hareketleriniz hakkında doğru verilere erişebilirsiniz.
Samsung da aygıtlara ekleyebileceği bir şey olduğunda hiç çekinmeden onları sonuna kadar kullanıyor. Sensörler söz konusu olduğunda firmanın en son ve en önemli cihazı Galaxy Note8, kesinlikle bu konuda geride kalmıyor.
Galaxy Note8, sıcaklık nem ölçebilen alıcılar içeriyor. Bu bilgilere cihazdaki S Health uygulamasıyla erişebiliyor ve telefonunuzu çevrenizdeki durumdan haberdar olacak hale getirebiliyorsunuz. Telefonun içinde atmosfer basıncını ölçebileceğiniz barometre ve kızılötesi ışınlar yardımıyla el hareketlerinizi algılayabilen sensörler de mevcut.
Hemen şu anda kullanılabilenler şimdilik bunlar. Peki ya önümüzdeki aylar veya yıllar bize neler sunacak? Kısaca, daha fazla alıcı ve daha iyi doğruluk oranları.
Hava ve suyun kalitesini ölçebilen algılayıcıların olması, bazı tıbbi algılayıcıların bulunması, 3B/stereo fotoğraf makineleri, hatta radar ve sonar harika olurdu… Sensörlerin daha da küçültülmesi işlemlerinin ne kadar hızlı ilerleyebileceğini anlayabilirsek, kesinlikle istediklerimizin listesi büyüyecektir.
Sensörler her yerde
Kalp atışlarınızın ritmini ve duygusal durumunuzu izleyen bir telefona ne derdiniz? Belki heyecanlanmaya başladığınız anda duruma uygun bir müziği çalmaya başlayabilirdi. Küçük bir maliyet gerektiren sensörlere bunu yapmak mümkün. Yakın gelecekte aygıtınız duygularınızı okuyabilecek. Yani insanların duygularını uzaktan izleyebileceğiz… Cihazınız sizi sizden çok daha iyi bilecek.
Telefonlarımızın içindeki mikro elektromekanik sistemler (MEMS) silikondan yapılıyor, ancak şu anda bilim adamları insan vücuduna eklenmesi daha uygun, üzerlerinde MEMS’in çalışabildiği organik polimerler üzerinde çalışmayı sürdürüyor.
Bu bileşenlerin maliyetleri ve üretim süreleri düşmeye başladığında kendi vücudumuzun içinden sağlığımızı ve hareketlerimizi izleyebilir hale geleceğiz, hatta biyonik uzuvlarımızı kontrol etmek için bu sensörleri kullanacağız.
ROHM’un da aralarında bulunduğu üretici firmalar, UV ışık algılayıcıları üzerinde ilk testleri yapmaya başladılar. Böylece, ne kadar güneş kremine ihtiyacınız olduğunu veya ellerinizin aslında ne kadar temiz olduğunu ya da ne kadar içmeniz gerektiğini telefonunuzun sayesinde öğreneceksiniz.
Doktora kontrole gittiğinizde, elinizde iki aylık bilgilerinizi içeren bir dosyaya güvenmek yerine, beş dakikalık konuşmada anlatabileceğiniz kendi bilgilerinize güvenmenizin nasıl bir farklılık yaratacağını bir düşünsenize. Daha geniş bir çerçevede düşünürsek, hastalık ve sağlık durumları ülkeler ve kıtalar arasında daha doğru bir biçimde izlenebilecek.
California Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, cep telefonlarının içine sığabilecek boyutta, hava kirliliğini ölçebilen bir prototip üretti ve bu sayede hükümetlere ve sağlık yetkilerine şehirlerdeki duman ölçümleri ve tehlikeli kimyasalların ölçümlerini yapabilme fırsatını vermiş oldu. (Aynı zamanda siz de ne zaman maske takmanız gerektiği konusunda uyarı alabileceksiniz.) Aynı şekilde, Amerikan Çevre Koruma Örgütü tarafından da taşınabilir hava izleme algılayıcıları geliştirilmekte.
Bu esnada İtalya’da Ulusal Jeofizik ve Volkan Bilimi Enstitüsü’ndeki sismologlar Antonio D’Alessandro ve Giuseppe D’Anna da iPhone modellerini kullanarak, akıllı telefonların depremleri fark etmede nasıl kullanılabileceği üzerinde denemeler yapıyor.
Cihazlarımızdaki algılayıcıların geliştirilmeleri gerekiyor, fakat eninde sonunda erken uyarı sistemleri ve hızla yardıma ihtiyacı olanlara yardım sağlama konularında rol alacaklar.
“Yeni kuşak algılayıcılar, yerel ve küresel ölçüde fark yaratacak.” diyor Emiliano Miluzzo ve ekliyor: “Bir akıllı telefonu İsviçre çakısına dönüştürerek hem yüksek teknolojili ülkelerde hem de gelişen ülkelerde hayatı değiştirebiliriz, çünkü insanlar ihtiyaç duydukları şeylerin her an her yerde ellerinde olmasını ister. Sadece kullanıcılar problemlerine anında yanıt almakla kalmayacak, devletler de altyapı işleyişlerini daha verimli şekilde yürütebilecek.”
Miluzzo “Tıbbi veriler bulut sistemlerine durmaksızın yüklenebilecek” diye devam ediyor. “Eğer bir şeylerin ters gittiği yönünde uyarı alınırsa, bu durum tıbbi müdahale gerekliliği konusundaki alarmı tetikleyecek. Devletler hava kirliliği konusunda vatandaşlar tarafından 7/24 elde edilen ölçümleri izleyebilecek, gelişmekte olan ülkeler hızlı şekilde kendi sularının kalitesini kontrol edebilecek, EEG cihazları insanların aygıtları düşünceleri yardımıyla kontrol etmelerini sağlayabilecek ve radar ve sonar algılaması insanların çevreleri hakkında daha çok bilgi sahibi hale getirebilecek.”
Daha akıllı evler
Algılayıcılar daha akıllı hale geldikçe evlerimizdeki diğer aygıt ve donanımlar da akıllanacaktır. Geleceğin sensörlerle donanmış akıllı telefonları tek başlarına çalışmayacak; kendi minyatür izleme donanımları bulunan evdeki termostat veya Wi-Fi uyumlu sokak lambası gibi diğer aygıtlardan oluşan bir ağın parçası olacaklar.
STMicroelectronics, sensör geliştirme konusunda liderliği elinde bulunduran firmalardan biri. Firma şu anda ivmeölçerlerden, manyetik alan ölçerlerden, basınç algılayıcılarından ve Wi-Fi tarayıcılarından gelen bilgileri bir araya getirerek kapalı alanlarda yerinizi tam olarak algılayabilen bir teknoloji üzerinde çalışıyor. Bu teknoloji, GPS’iniz çalışmadığında bile alışveriş merkezinde bir kitapçıyı veya otelde bir restoranı aradığınızda onu bulmanızı sağlayarak hayatınızı çok daha kolay bir hale getirecek.
Telefonunuz işyerinizde veya otelde hangi katta olduğunuzu anlayabildiği anda bir daha hiç asansör panosunu gözlemeniz gerekmeyebilir. Daha da fazlası, telefondan izlenebilen, internete bağlanabilen buzdolabınız, önceden yemiş olduğunuz yiyeceklerin beslenme değerlerini göz önünde bulundurarak size sıradaki yemeğiniz konusunda öneride bulunabilir.
Spor salonunda geçirdiğiniz vakti de unutmayalım: Somaxis firmasının geliştirdiği MyoLink kas sensörleri çalışmanızın ne kadar verimli sürdüğünü incelerken, Cardiio (www.cardiio.com) uygulaması da iPhone kamerası yardımıyla kalp atış ritminizi ölçebilir.
Anlattığımız teknolojiler şimdilik geliştirme aşamalarının ilk basamaklarında ama salonlardaki spor aletlerinin sizden hiçbir girdi almadan, otomatik olarak form seviyenize göre ayarlanması çok da fazla zaman almayacak.
Oyunları da unutmayalım: Yeni nesil bazı akıllı telefonlar, ne zaman ekrandan başka bir yere baktığınızı söyleyebiliyor. Kameralar sizin içinde olduğunuz duygusal durumu anlayabilecek kadar zeki olduklarında oyunlar da sizin için hayatı biraz kolaylaştırmaya veya sizi zorlayarak yavaşlatmaya daha çabuk uyum sağlayacak.
3B ve stereo kameralar varsayılan donanımlar haline geldiklerinde ise vücut hareketleri ve yüz tanıma işlevleri de gelişecek.
Cesur yeni dünyalar
Asıl heyecan verici olan, akıllı telefon ve tabletlerin çevremizdekileri algılayabilen ve bizim adımıza çeşitli işlemleri gerçekleştirebilen kişisel asistanlarımıza dönüşüyor oluşu. Bunu başarabilmek için gittikçe daha yeni ve daha gelişmiş algılama yetenekleri gerekecek: Donanımların küçülmesiyle desteklenen bir gelişme. Araştırmacıların ve geliştiricilerin mevcut sensörlerin yeteneklerini kullanarak sürekli daha akıl almaz uygulamalar ve fikirler icat etmesi de muhteşem. Bunları ‘akıllı telefon algı araştırması’ adı verilen çok geniş kapsamlı bir toplum araştırması ile ölçebiliyoruz.
Telefon sensörleri; taşınabilirlik ve hesaplama gücünün en uzaktan noktalardan veri aktarabilme yeteneğiyle birleştiriyor. Kan şekerinizi kontrol altında tutmak da yaklaşan bir çığdan önceden haberdar olmak da gelecekteki yenilikler sayesinde mümkün olacak.
Akıllı telefonlar hayatımızın birçok yönüne devrim niteliği taşıyan değişiklikler getirdi ve bu aslında sadece başlangıç.