Bizi takip edin

Haberler

Eğitim ve Sağlık Sektörlerinde Bilgi Güvenliği Riskleri

tarihinde yayımlandı

Dijitalleşmenin hızla yaygınlaştığı günümüzde, eğitim ve sağlık sektörleri topladıkları yüksek hacimli ve hassas nitelikli veriler nedeniyle siber saldırıların en öncelikli hedeflerinden biri haline gelmiştir. Bu alanlarda yaşanabilecek bilgi güvenliği ihlalleri yalnızca bireylerin mahremiyetini tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda kamu hizmetlerinin sürdürülebilirliğini, kurumsal itibarı ve yasal uyumluluğu da doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle söz konusu sektörlerde bilgi güvenliği risklerine karşı sistematik, kapsamlı ve sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi kritik önem taşımaktadır.

Eğitim kurumları, öğrenci ve personel bilgilerinin dijital ortamda işlenmesi, uzaktan eğitim altyapılarının yaygınlaşması ve merkezi sınav sistemlerinin dijitalleşmesiyle birlikte geniş bir saldırı yüzeyine sahip hale gelmiştir. Öğrencilerin kimlik bilgileri, iletişim bilgileri, akademik başarıları ve burs başvurularına ilişkin kayıtlar kötü niyetli kişiler tarafından kimlik hırsızlığı, sosyal mühendislik ve dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanılabilecek niteliktedir. Ayrıca eğitim personelinin hesaplarının ele geçirilmesi, not ve kayıt sistemlerinin manipülasyonu veya veri kayıpları, eğitimin sürekliliğini ve güvenilirliğini doğrudan tehdit eder. Çoğu zaman güncel olmayan sistem yazılımları, zayıf şifreleme protokolleri ve kullanıcı farkındalığının düşük olması gibi zafiyetler bu saldırıların başarıya ulaşmasında belirleyici faktörler arasında yer alır.

Sağlık sektörü ise doğası gereği çok daha yüksek derecede gizlilik ve bütünlük gerektiren veri türleri ile çalışmaktadır. Hastaların kimlik ve iletişim bilgilerinin yanı sıra teşhis, tedavi planı, reçete kayıtları, genetik ve biyometrik veriler gibi tıbbi veriler en değerli dijital varlıklar arasında kabul edilmektedir. Bu bilgilerin yetkisiz kişilerce ele geçirilmesi hastaların psikolojik, hukuki ve sosyal açıdan zarar görmesine, tıbbi hizmetlerin sekteye uğramasına ve sağlık sistemine olan güvenin zedelenmesine neden olabilir. Elektronik sağlık kayıtlarının şifrelenmesi, uzaktan hasta takip sistemlerinin işlevsiz hale getirilmesi veya tıbbi cihazlara yönelik siber müdahaleler doğrudan insan sağlığını tehlikeye atabilecek boyutta sonuçlar doğurabilmektedir.

Uluslararası alanda son yıllarda yaşanan örnekler bu risklerin yalnızca teorik olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. 2017 yılında İngiltere Ulusal Sağlık Servisi (NHS) WannaCry fidye yazılımı saldırısına maruz kalmış, pek çok hastane ve klinikte hizmetler durma noktasına gelmiştir. ABD’de faaliyet gösteren Anthem sağlık sigortası şirketine yönelik 2015 tarihli bir siber saldırıda ise yaklaşık 79 milyon kişinin sağlık verileri ele geçirilmiştir. Eğitim alanında da benzer şekilde, ABD’deki University of California sistemine yönelik fidye saldırılarında hem araştırma verileri hem de öğrenci kayıtları ele geçirilmiş, üniversite ciddi mali zarara uğramıştır. Bu örnekler, eğitim ve sağlık sektörlerinin hem yüksek değerli veri barındırmaları hem de kesintisiz hizmet üretme zorunlulukları nedeniyle siber saldırganlar açısından cazip hedefler haline geldiğini göstermektedir.

Türkiye özelinde, şu ana dek bu denli büyük ölçekli bilgi güvenliği ihlallerine rastlanmamış olmakla birlikte, artan dijitalleşme eğilimi dikkate alındığında benzer tehditlerin ülkemizde de gündeme gelmesi kaçınılmaz görünmektedir. Bu bağlamda, kurumların yalnızca teknik tedbirlere değil, aynı zamanda kurumsal farkındalık, süreç yönetimi ve mevzuata uyum başlıklarını da kapsayan bütüncül bir güvenlik stratejisi geliştirmesi gerekmektedir. Çok faktörlü kimlik doğrulama sistemleri, düzenli güvenlik güncellemeleri, veri yedekleme politikaları ve çalışanlara yönelik siber güvenlik eğitimleri gibi önlemler saldırıların önlenmesi ve olası bir ihlal durumunda zararın en aza indirilmesi açısından hayati rol oynamaktadır. Ayrıca kamu-özel iş birliğine dayalı siber tehdit istihbarat paylaşım mekanizmalarının oluşturulması ve sektörler arası koordinasyonun artırılması da tehditlere karşı daha dayanıklı bir yapı oluşturulmasına katkı sağlayacaktır.

Eğitim ve sağlık sektörlerinde bilgi güvenliğine yönelik tehditlerin gün geçtikçe karmaşıklaştığı ve etkilerinin daha yıkıcı hale geldiği bir dönemde, bu alanlara özel güvenlik politikalarının geliştirilmesi artık bir tercih değil, zorunluluktur. Türkiye’de henüz yaygınlaşmamış olsa da, uluslararası örneklerden çıkarılacak derslerle hareket eden kurumlar, gelecekte karşılaşılması muhtemel siber risklere karşı daha hazırlıklı olacak; hem bireysel verilerin korunmasına hem de toplumsal hizmetlerin sürekliliğine katkı sağlayacaktır. Bilgi güvenliği yatırımları yalnızca bugünün değil, yarının krizlerini önlemenin de en etkili yoludur.

Okumaya Devam Et