Haberler
Deepfake Tehdidi Finans Sektöründe Rekor Seviyede

Yapay zekayla üretilen deepfake ses ve video içerikleri, finansal sektörde yalnızca bireysel dolandırıcılık değil, kurumsal itibar ve operasyonel riskler de yaratıyor. 2023’te yaklaşık 500 bin civarında olan deepfake içerik sayısının 2025’te 8 milyona ulaşması, tehdidin hızla tırmandığını gösteriyor. Bu içerikler yöneticilerin ve yetkililerin görüntü/seslerini taklit ederek talimat verme, ödeme onayı alma veya hassas bilgi isteme amaçlı kullanılıyor; sonuçlar yalnızca doğrudan mali kayıplarla sınırlı kalmıyor, uzun vadeli itibar hasarları ve regülasyon sorunları da ortaya çıkıyor.
Finans kuruluşları için tehlikenin çekirdeğinde sosyal mühendislik yatıyor. Gerçekçi bir video veya ses kaydı, çalışanlarda güven uyandırarak olağan dışı talimatların kabul edilmesine yol açabiliyor. Özellikle bilanço kapanışı, büyük çaplı transferler veya müşteri bilgisi talepleri gibi kritik süreçler hedef alınıyor. Saldırganlar ayrıca müşterileri hedefleyerek sahte yatırım fırsatları, kredi onayları veya banka temsilcisi taklidiyle hesap erişimi elde etmeye çalışıyor.
Tespit araçları halen yeterli seviyede değil. Mevcut deepfake algılama yöntemleri, yüksek düzeyde üretilmiş içeriklerle başa çıkmakta zorlanıyor; zira içerik üreten modeller kendini sürekli güncelliyor. Buna ek olarak, sahte içeriğin hızlı yayılması sosyal medya ve mesajlaşma kanalları üzerinden anında zarara dönüşebiliyor. Kurumların geleneksel erişim ve doğrulama kontrolleri bu yeni saldırı biçimlerini tamamen engelleyecek durumda olmadığı araştırmalarda ortaya çıkıyor.
Öncelikle, bu tehdide karşı etkin bir savunma çok katmanlı bir yaklaşım gerektiriyor. Yüksek riskli ödeme veya talimatlar için yöneticinin yüz yüze onayı veya kuruluş içi ayrı bir kanaldan doğrulama zorunlu kılınmalı. Çalışan ve yönetici eğitimi, sosyal mühendislik senaryolarına karşı düzenli tatbikatlarla desteklenmeli. Teknik tarafta ise içerik için dijital süzgeçleri, gerçek zamanlı deepfake tespit çözümleri ve meta-veri doğrulama mekanizmaları kullanılmalı. Ayrıca kurumlar, hassas yöneticilik taleplerinde birden fazla yetkili onayı politikası uygulayarak tek bir ses/video talimatının işlem görmesini engelleyebilir. Olay müdahale planları da deepfake senaryolarını kapsayacak şekilde güncellenmeli ve tehdit istihbaratı ile kolluk kuvvetleriyle koordinasyon sürekli kılınmalıdır.
Stratejik açıdan bakıldığında, deepfake riskinin yönetimi sadece bir siber güvenlik yatırımı değil, kurumsal yönetişim meselesidir. Yönetim kurulu seviyesinden başlayarak süreçsel, hukuki ve itibar risklerini içerecek şekilde politika ve kaynak tahsisi yapılmalı; siber sigorta, düzenleyici yükümlülükler ve paydaş iletişimi de bu çerçevede ele alınmalıdır. Proaktif davranmayan kuruluşlar kısa vadeli mali zararların ötesinde kalıcı itibar kayıpları ve yasal sonuçlarla karşılaşma ihtimaliyle yüzleşecektir; bu nedenle hem teknolojiye hem de süreç ve insan odaklı önlemlere eş zamanlı yatırım şarttır.
